İsa Yazar'ın haberi
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşmeleri devam eden Sosyal Güvenlik Reformu'nun kabul edilen 16 maddesine göre aylık bağlama oranı, her yıl için yüzde 2'ye düşürüldü. Şu an geçerli mevzuata göre ortalama aylık bağlama oranı ise yüzde 2,7. Bu durum emekli maaşlarının düşmesine sebep olacak. Şu an emekli olan biri en düşük 580 YTL civarında maaş alıyor. Aynı kişi sisteme yeni girmiş olsa emekli olduğunda 450-500 Yeni Lira maaş alacak. Ancak sigortalılar sistemde daha uzun kalarak bu kaybı telafi edebilecek. Erken emekli olanlar düşük maaş alacak. Ancak reformun yürürlüğe girmesi, sistemde olanların maaşlarının hemen düşeceği anlamını taşımıyor. Şu anki kişilerin maaşları, her iki sisteme göre hesaplanacak. Mevcut sistemde kaç yıl kalmışsa ve yeni sistemde ne kadar yıl kalacaksa bu iki verinin ortalaması alınarak maaş hesaplaması yapılacak.
Düzenlemeyle emekli maaşlarına alt ve üst limit sınırlaması da getiriliyor. Buna göre her yıl yüzde 2 olarak hesaplanan maaş bağlama oranı yüzde 90'ı geçemeyecek. Yani sistemde 45 yıldan fazla kalanlar, 45 yıl kalanlardan yüksek maaş alamayacak. Emekli maaşları asgari ücretin üçte birinden az olamayacak.
Emekli maaşı bağlama sisteminde kullanılan güncelleme katsayısı ise her yılın aralık ayında açıklanan TÜFE ile o yılın gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) gelişme hızının yüzde 30'unun toplamına bir tamsayının ilave edilmesiyle bulunacak. Daha önce GSYİH gelişme hızının yüzde 25'inin alınması kararlaştırılmıştı. Yeni düzenlemeyle isteğe bağlı sigortalı olmak da kolaylaştırıldı. Halen isteğe bağlı sigortalı olabilmek için 1.080 gün prim ödemiş olma şartı aranıyor. Sosyal Güvenlik Reformu'nda yapılan değişiklikle 1.080 gün şartı kaldırılarak isteyen herkese isteğe bağlı sigortalı olabilme hakkı verildi. İsteğe bağlı sigorta sisteminde serbest çalışan kişiler, primlerini kendileri ödemek şartıyla sigortalı olabiliyor. Ayrıca çalışırken işsiz kalanların emeklilik primlerinin Türkiye İş Kurumu tarafından ödenmesini öngören madde de kabul edildi.
Komisyondan geçen bir diğer önemli değişiklik ise gurbetçileri ilgilendiriyor. Buna göre Türkiye ile sosyal güvenlik sözleşmesi olmayan ülkelerde işverenler tarafından çalıştırılmak üzere götürülen Türk işçileri, sosyal güvenlik kapsamında olacak. Bu kişiler genel sağlık sigortasından da yararlanabilecek. İstedikleri takdirde isteğe bağlı sigortalı olabilecekler. Malullük aylığı bağlanabilmesi de yeniden düzenlendi. Maaş bağlanabilmesi için en az 10 yıl sigortalı olma ve 1.800 gün prim ödeme şartı aranacak. Ancak, başka birinin bakımına muhtaç derecede malul olan sigortalılarda 10 yıl şartı aranmayacak. Bu kişilerin emekli olabilmesi için 1.800 gün prim ödemiş olmaları yeterli sayılacak.
Komisyondaki görüşmelerde emzirme ve cenaze yardımlarının da artırılmasına karar verildi. Yeni düzenlemeyle birlikte Bağ-Kurlular da emzirme yardımı alacak. Halen yalnızca SSK'da 50 YTL olarak uygulanan emzirme yardımı tüm sigortalılar için 203 Yeni Lira olacak. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) yetkililerinin verdiği bilgiye göre, yalnız bu düzenleme 2008 yılında kurumun kasasından 77 milyon Yeni Türk Lirası ek para çıkmasına yol açacak. Aynı şekilde cenaze yardımı da bütün sigortalılar için 608 Yeni Lira olarak uygulanacak. Bu uygulamanın getireceği ek yük ise 42 milyon YTL. Emzirme ve cenaze yardımındaki toplam artış, SGK'ya 119 milyon Yeni Türk Lirası maliyet getirecek. Plan Bütçe Komisyonu görüşmeleri sırasında çeyiz yardımı maddesi görüşülürken ilginç bir olay yaşandı. DSP İzmir Milletvekili Harun Öztürk, erkek çocukların da çeyiz yardımı olarak bilinen evlenme ödeneği alabilmeleri için bir önerge verdi. Komisyon salonundaki AK Parti milletvekillerinin yerlerinde olmamaları nedeniyle önerge kabul edildi. Kabul edilen önergeyle sigortalının maaş alan eşi ve kız çocuklarının yanı sıra erkek çocuklarına da evlenme yardımı yapılması sağlandı. Ancak daha sonra AK Parti milletvekillerinin verdiği bir başka önergeyle bu düzenleme tasarıdan çıkartıldı.
Köy muhtarlarına tarım sigortası
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşmeleri devam eden Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nda yapılan değişiklikle köy muhtarları tarım sigortası kapsamına alındı. Böylece köy muhtarlarının düşük prim ödeyerek sigortalılıklarını sürdürmelerine imkân tanındı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, köylerde 17 bin muhtarın görev yaptığını belirterek, bunlardan 13 bininin prim borcu bulunduğunu; ancak primlerin tahsili konusunda herhangi bir haciz uygulamasının söz konusu olmadığını bildirdi. Köy muhtarlarının 297 YTL maaş aldıklarını belirten Çelik, tasarıda yapılan değişiklikle 101 Yeni Lira prim ödeyerek tarım sigortasından faydalanabileceklerini söyledi.
İşten kendi isteğiyle ayrılana tazminat hakkı
Hükümet, gelecek aylarda çok tartışılacak bir adım atmaya hazırlanıyor. Buna göre çalışanın kıdem tazminatı, kurulacak olan Kıdem Tazminatı Fonu'ndan ödenecek. Kıdem tazminatı kazanma şartları korunurken çalışana yeni bir hak daha veriliyor. Buna göre adına 10 yıl prim ödenen kişiler, kendi istekleriyle ayrılsalar bile her yıl için 1 maaş tutarında kıdem tazminatı alabilecek. Çalışanlar işten çıkarılma veya vefat durumunda ne kadar çalışmışsa o oranda kıdem tazminatına hak kazanacak. Halen geçerli olan sistemde ise tazminat yalnızca işten çıkarılma durumunda ödeniyor. Kıdem Tazminatı Fonu'na işverenler her çalışan için ayda yüzde 3 oranında prim yatıracak.
9 Ocak 2007'de Turkcell Genel Müdürü olarak göreve başlayan Süreyya Ciliv o günlerde 30'a yakın yönetici ile bir araya gelerek müşterilerine en iyi teklifi nasıl sunabileceklerini konuştuklarını, Turkcell'in pozitif ve negatif taraflarını masaya yatırdıklarını söylüyor. Ciliv 1 yıl sonra Turkcell'in durumu değerlendirdiğinde ana geminin yolunda gittiğinin altını çizerek, "Ana gemi yolunda gidiyor. Şimdi dış operasyonlara, yeni servis ve teknolojilere ağırlık verebiliriz" diyor. Yine de ana gemiye dikkat etmek zorunda olduklarını söyleyen Ciliv, Turkcell Genel Müdürü olarak görev yaptığı 1 yılı SABAH'a değerlendirdi. Ciliv Turkcell'de başarılı olup olmadığıyla ilgili değerlendirmeyi yapmak için "30 Kasım 2006'da Süreyya Ciliv ismi açıklandığından bu yana Turkcell'in değeri ne kadar artmış ona bakmak lazım" diyor. Değerlendirmeyi nasıl yaptığını şöyle anlatıyor: "Ben kendi performansımı ölçerken en göze çarpan sonuçlardan biri olarak yatırımcıların, hissedarların güvenine bakıyorum. Bu konuda Turkcell'in dünyadaki operatörler arasında farklı bir yeri olduğunu düşünüyorum." Ciliv, "Göreve başladığınız dönemde rekabet, regülasyon kararları ve hissedarlar arası kavganın kendisinizi kuşatılmış hissetmenize neden olmadı mı?" sorumuza ise şu yanıtı verdi:
EKOSİSTEM BÜYÜYECEK
"Dünyanın 20 ülkesinde hizmet veren Vodafone, Aycell ve Aria'nın birleşmesiyle oluşan, Türk Telekom'un sahip olduğu Avea güçlü rakip olarak karşımıza çıktı. Ancak Turkcell'in başarı kültürü sağlam ve güvenilir marka değeri, kaliteli bir altyapı ve servisler bizim rekabete karşı güçlü kalmamızı sağladı. Üstelik bu ekibe bayi ve iş ortaklarımızı da dahil ederseniz, dev bir ekosistem karşınıza çıkar. Turkcell Türkiye'nin en büyük ekosistemlerinden birini oluşturuyor. Bu ekosistemin birlikte kazanma kültürüne iyi bir örnek oluşturduğunu düşünüyorum. Başarımızın sırrı da burada yatıyor." Hedeflerinin bu ekosistemi daha da güçlendirmek olduğunu kaydeden Ciliv, "Başarı, hissedarların tartışmalarının yumuşamasına neden oldu. Biz ses ve data hizmetleriyle, kurumlara sunacağımız tekliflerle bu ekosistemi çok daha hızlı büyüteceğiz" şeklinde konuştu. "Dakika bazlı tarifelerle bazı müşterilerimizin yanlış karar vermelerine neden olabiliriz" diyen Ciliv, "Hatalarımızı hızlı düzeltiyoruz. Dakika bazlı tarifeden hızla 6 saniyelik tarifeye geçtik. Üstelik bunu yaparken kişiye özel tercih yapma şansı sunduk. Müşterilerimizi iyi dinliyoruz. Bu kadar büyük yapının hatasız davranmasına olanak yok. Önemli olan hataları hızlı görüp önlem almak" diye konuştu.
Danıştay 13. Dairesi, Petkim'in yüzde 51'lik kamu hissesinin özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 8 Şubat 2007 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının iptal istemini oy birliğiyle reddetti.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, Petrol-İş Sendikası'nın Petkim'in yüzde 51'lik kamu hissesinin özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 8 şubat 2007 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararının iptal istemiyle açtığı davayı esastan sonuçlandırdı.
Daire, Petkim'in yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin satış yöntemiyle özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 8 Şubat 2007 tarihli ÖYK kararının iptal istemini oy birliğiyle reddetti.
Dairenin gerekçesinde, Anayasa'nın ''Devletleştirme ve özelleştirme'' başlıklı 47. maddesinin 3. fıkrasında ''devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıkların özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla gösterilir'' hükmünün yer aldığı belirtildi. 4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanunun amacının, kanunda sayılan kuruluşların ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak için özelleştirilmesine ilişkin esasları düzenlemek olduğu belirtilen kararda kanun ile özelleştirme uygulamalarındaki ilkelerin düzenlendiği kuruluşların özelliklerine ve içinde bulundukları şartlara göre özelleştirme yöntemlerinin belirlendiği gibi kurallara yer verildiği hatırlatıldı. Yine aynı kanuna göre söz konusu kuruluşların özelleştirme yöntemlerinden hangisiyle özelleştirileceğini belirlemenin ÖYK'nın görevleri arasında sayıldığı belirtilen kararda kanunun özelleştirme uygulamalarıyla ilgili diğer hükümlerinden de alıntılar yapıldı.
Kararda, bu mevzuat hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden kanunda belirtilen kuruluşların özelleştirme kapsam ve programına alınmalarının Kurul kararı ile yapılacağının kural olduğu, ancak kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan mevzuat gereğince özelleştirilmek üzere Kamu Ortaklığı İdaresi'ne devredilmiş kuruluşlar için bir kapsama alma ve hazırlık işlemine gerek olmaksızın bunların kanun gereği devir tarihi itibariyle doğrudan özelleştirme programına alınmış sayıldığının anlaşıldığı kaydedildi.
Bu tür kuruluşların kanunun geçici 11. maddesi hükmüyle kapsama alındığı vurgulanan kararda, yalnızca 3 ay içinde bunlardan bazılarını hazırlık işlemlerine tabi tutma veya kapsamdan çıkarma konusunda Özelleştirme Yüksek Kuruluna bir takdir yetkisinin verildiği ifade edildi.
''İDARİ YARGININ GÖREV ALANI İÇİNDE DEĞİL''
Kararda, şöyle denildi: ''Bu itibarla yasanın yürürlüğünden itibaren 3 ay içinde kurulca kapsamdan çıkarılmamış bu tür bir kuruluşun özelleştirme kapsamında bulunmasının hukukiliğini tartışmak, kanun ile yaratılan bir hukuki durumun, dolayısıyla yasa hükmünün mevcudiyetinin tartışılmasını beraberinde getirir ki bunun da idari yargının görev alanı içinde olmayacağı açıktır.
4046 sayılı yasanın söz konusu geçici 11. maddesi gereği Petkim'in özelleştirme programına alınmış sayılması nedeniyle bu davada yargısal denetimin, Petkim'in yüzde 51 kamu hissesinin özelleştirmesinin satış yöntemiyle ve satışın blok satışla yapılmasına ilişkin ÖYK'nın özelleştirme yöntemine ilişkin bu tercihinin 4046 sayılı yasayla öngörülen özelleştirme amaç, ilke ve yöntemlerine uygun yapılıp yapılmadığına yönelik olması gerektiği kuşkusuzdur.''
Kararda, kanunun ''Stratejik Konu ve Kuruluşlar ile İmtiyazlı Hakların Belirlenmesi'' başlıklı 13. maddesinde, özelleştirme programına alınan kuruluşlarla ilgili ''stratejik sayılacak konu ve kuruluşları tespit etmeye, tekelleşmenin önlenmesi de dahil ekonomi ve güvenlik ile ilgili milli yararın korunması amacıyla tespit edilecek stratejik kuruluşlardaki kamu payının yüzde 50'nin altına düşmesi durumunda bu kuruluşların yetkili kurullarında alınacak kararlarda söz ve onay hakkı verecek imtiyazlı hisselerin miktarını ve bu paylara dayanarak devletin sahip olacağı imtiyazlı hakları belirlemeye, imtiyazlı hisselerin miktarını ve bunlarla ilgili imtiyazlı hakları değiştirmeye, stratejik konu ve kuruluş olarak tespit edilenlerin bu kapsamdan çıkarmaya...'' ÖYK'nın yetkili olduğunun belirtildiği kaydedildi.
DÜNYA ÖLÇEĞİNDE REKABET
Dava dosyası ile 11 Temmuz 2007 tarihli ara kararı ile istenen belge ve bilgilerin incelenmesinden, Petkim'in, Ana Sözleşmesinin 4046 sayılı Kanun hükümlerine göre yeniden düzenlendiği ve şirket ana sözleşmesinde, ''İmtiyazlı Hisseye'' ait hakları etkileyecek değişikliklerin konulduğu belirtilen kararda, Petkim'in 22 fabrikadan kurulu bir petrokimya kompleksi olduğu, dünya ölçeğinde rekabete açık bulunan bu sektörde gelişmiş teknolojilerle ve optimum kapasitelerle üretim yapan, ucuz hammadde ve düşük üretim girdileri maliyeti avantajına sahip rakiplerle sürekli rekabet edebilmek gerektiği gibi konuların yer aldığı vurgulandı.
Kararda, sözleşmede ayrıca, ''Petkim'in son beş yılda yaptığı yatırımlara karşın iç pazar payının düşüşüne engel olamadığı, Türkiye'nin petrol ve doğalgaz kaynağından yoksunluğunun Petkim için temel kritik nokta olduğu ve Petkim'in yüksek maliyetli yapı denilen grup içinde faaliyet göstermek zorunda kaldığı, hammadde güvenilirliği ve yüksek riskli yatırım kararlarının alınması gibi konuların, Petkim'in ancak sektör deneyimi ve finansal yeterliği bulunan stratejik yatırımcılar eliyle geleceğe taşınabileceğini gösterdiği, blok satış suretiyle gerçekleşecek süreç sonunda, ertelenen yatırımların gerçekleştirilebileceği, bu sayede Petkim'in, küresel anlamda rekabetçi hale gelebileceği...'' gibi ifadelerin bulunduğu belirtildi.
Kararda, ''Petrokimya sektöründeki yeni gelişmelere paralel olarak ortaya çıkan ve hızla artan şiddetli rekabetin yarattığı koşullara (teknoloji, üretim kapasitesi, hızlı karar alabilme, ham madde güvenilirliği ve maliyeti) Petkim'in uyum sağlayabilmesi ve temel ham madde olan naftanın tedarik sorununu çözebilmesi gerektiği, bunun da Petkim'in blok satış yöntemiyle, ham madde kaynaklarına sahip veya bu kaynaklara kolay erişebilen yatırımcılara ivedilikle satılmasını gerektirdiği gerekçeleriyle işlem tesis edildiği saptanmaktadır'' denildi.
''HUKUKA AYKIRILIK YOK''
Dairenin kararında 1990 ve 2005 yıllarında olmak üzere toplam yüzde 38.68 oranında hissesi halka arz yoluyla özelleştirilmiş olan Petkim'in kalan kamu hissesinin yüzde 51'inin blok satış yöntemiyle özelleştirilmesinin, 4046 sayılı kanunda yer alan özelleştirme ilkelerine, ekonomide verimlilik artışı ve kamu giderlerinde azalma sağlamak amacına uygun olduğu anlaşıldığından dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edildi. Daire, bu nedenlerle ''yasal dayanağı bulunmayan'' davanın reddine karar verdi.
Davacı Petrol-İş'in bu kararı temyiz etme hakkı bulunuyor. Temyiz istemini Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.
KURUL, YÜRÜTMEYİ DURDURMUŞTU
Danıştay 13. Dairesi söz konusu davayla ilgili daha önce yürütmenin durdurulması istemini reddetmişti. Bu karara itiraz edilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, PETKİM'in yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin, satış yöntemiyle özelleştirilmesine, satışın blok satış yoluyla gerçekleştirilmesine ilişkin 8 Şubat 2007 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) kararı ile kamu hissesinin blok satılmak suretiyle ihaleye çıkarılmasına ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) ''ihale oluru'' kararı ve ihale şartnamesinin yürütmesini durdurmuştu.
Kurulun gerekçesinde, bütün idari işlemlerin kamu yararı maksadını taşıması gerektiğinin tartışmasız olduğu belirtilerek, ''İdari işlem tesis ederken kişisel, siyasal, üçüncü kişilere yarar sağlama amacı gütmemeli, mali çıkar sağlama amacıyla yetki saptırma içinde bulunmamalı. Petrokimya ürünlerine olan talebin sürekli arttığı ülkemizde, yapılan yatırımlarla üretim kapasitesi artan ve kar eden büyük bir petrokimya kompleksi olan Petkim'in yüzde 51 oranındaki kamu hissesinin özelleştirmesinde üstün kamu yararı bulunmamıştır'' tespitine yer verilmişti
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, "Çiftlikten Sofraya Gıda Güvenliği'' kapsamında 2007'de yürütülen izleme ve denetim sonuçlarına göre gıdalarda en fazla olumsuzluk, çiğ süt, peynir ve hazır yemek sektöründe ortaya çıktı. Çiğ sütte bakteri sorunu devam ederken Türkiye'nin pestisit (tarım ilacı) kalıntısı açısından AB'den daha iyi düzeyde olduğu belirlendi. Geçen yıl, "pestisit kalıntı denetim ve izleme programı'' kapsamında, bezelye, biber, buğday, çilek, domates, ekmek, elma, erik, greyfurt, havuç, hıyar, kabak, karnabahar, taze soğan, fasulye, kavun, kayısı, kiraz, limon, mandalina, marul, muz, patates, patlıcan, pirinç, portakal, üzüm, bebek mamasından alınan 16 bin numunede pestisit analizi yapıldı.
AB, ANALİZ SAYISINI DÜŞÜRDÜ
Analizlerde, 15 bin 647 örnekteki ilaç kalıntısı limitlerin altında çıkarken, 274 üründe limitlerin üzerinde ilaç kalıntısı belirlendi. Yetkililer, pestisit açısından Türkiye'nin oldukça iyi duruma geldiğini, bu nedenle AB'nin sevze-meyve ithalatında önceden 100 partiden 10'unu analiz ederken, analiz sayısını 100'den 5'e düşürdüğünü söyledi. Fındıkta 91 örnek alınırken, hiçbir örnekte limitin üzerinde pestisit çıkmadı. Fındık, yer fıstığı, Antep fıstığı, ceviz ve kuru incirde aflatoksin denetimi için bin 292 örnek alınırken, 50 örnekte limitin üzerinde aflatoksin belirlendi. Kuru kayısıda kükürt denetimi için 429 örnek alınırken, 86 örnekte limitin üzerinde kükürt olduğu ortaya çıktı.
SÜTTE SORUN BÜYÜK
İzleme programı, sütte, somatik hücre ve bakteri açısından sorunun devam ettiğini gösterdi. Normalde 40 bin civarında olması gereken somatik hücre ve bakteri sayısının, hayvan hastalıkları nedeniyle Türkiye'de milyona çıktığı da oluyor. Türkiye'de süt üretiminin yıllık 11-12 milyon tona çıkmasına karşın, bunun 3-4 milyon tonunun mikrobiyolojik kriterlere uygun olduğu tahmin ediliyor. Sütteki olumsuzluk peynire de yansıdı. Alınan 794 peynir örneğinden 7'sinde "salmonella spp'' virüsü, 35'inde "staphylococcus aureus'' virüsü, 789 peynir örneğinden 106'sında "escherichia coli'' belirlendi.
|